KISA ÜRÜN BİLGİSİ - PERDUO 4/1,5 MG SR FILM KAPLI TABLET
1. beşeri̇ tibbi̇ ürünün adi
PERDUO 4 /1,5 mg SR film kaplı tablet
2. kali̇tati̇f ve kanti̇tati̇f bi̇leşi̇m
Perindopril erbumin
İndapamid
Yardımcı maddeler:
4,0mg (4,164 mg Perindopril erbumin monohİdrat’a eşdeğer)
1,5 mg
Mannitol DC (E421) Sodyum nişasta glikolat Anhİdr sodyum karbonat Laktoz DC
86,636 mg
6,000 mg
0,500 mg
30,000 mg
85,000 mg
0,21 mg
Laktoz powder
Lesİtin (soya) (E322)
Yardımcı maddeler için 6.1’e bakınız.
3. farmasöti̇k form
SR Film Kaplı Tablet
Beyaz, yuvarlak SR film kaplı tabletler
4. kli̇ni̇k özelli̇kler
4.1. terapötik endikasyonlar
PERDUO SR, tek başına perindopril İle kontrol altına alınamayan esansiyel hipertansiyonun tedavisinde kullanılmaktadır. *
4.2. pozoloji ve uygulama şekligenel doz tercihen sabahlan aç kamına olmak üzere günde tek doz perduo sr film tablettir.
Klinik olarak uygun olduğu durumlarda, monoterapİden doğrudan PERDUO SR film tablete geçiş yapılabilir.
Oral kullanım içindir.
Özel popii la syonlara ilişkin ek bilgiler:
Böbrek yetmezliği:
İleri derece böbrek yetmezliği olan hastalarda (kreatinin klerensİ <30 ml/dak) PERDUO SR kontrendikedir.
Hafif böbrek yetmezliği olan hastalarda (kreatinin klerensİ 30–60 ml/dak) serbest kombinasyonun uygun dozajı ile tedaviye başlanması tavsiye edilir.
Kreatinin klerensİ 60 ml/dak’a eşit veya yukarı olan hastalarda pozolojiyi değiştirmek gerekmez.
Normal tıbbi kontrol olarak kreatinin ve potasyumun periyodik takibi gerekir (Bkz. bölüm 4.4 “Özel Kullanım Uyarıları ve önlemleri).
Karaciğer yetmezliği:
lleri derece karaciğer yetmezliği olan hastalarda PERDUO SR kontrendikedİr. Hafif karaciğer yetmezliği olan hastalarda pozolojiyi değiştirmek gerekmez.
(Bkz. bölüm 4.3,4.4 ve 5.2).
Pediyatrik popülasyon:
Perindoprilin çocuklar ve ergenler üzerinde tek başına veya kombinasyon şeklinde etkinliği ve güvenilirliği ortaya koyulmamıştır. Bu nedenle PERDUO SR çocuklar ve ergenlik çağındaki gençler tarafından kullanılmamalıdır.
Geriyatrİk popülasyon:
Yaşlılarda tedaviye kan basıncı ve böbrek fonksiyonlarının kontrol edilmesinden sonra uygun dozajı ile başlanır (Bkz. bölüm 4.4 “Özel Kullanım Uyarıları ve Önlemleri).
4.3. Kontrcndikasyonlar
Bu ilaç aşağıdaki durumlarda KESİNLİKLE KULLANILMAMALIDIR:
Perindopril ile ilişkili:
– Perindopril’e veya herhangi diğer bir ADE inhibitörüne aşırı duyarlılık
– önceden ADE İnhibitör tedavisi İle ilişkili görülen anjiyonörotik ödem (Quincke ödemi) hikayesi
– Kalıtsal veya idiopatik anjiyonörotik ödem
– Gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterİnde (Bkz. bölüm 4.4 ve 4.6)
İndapamİd İle ilişkili:
– İndapamİd veya diğer sülfamİdlere aşın duyarlılık
– İleri derece böbrek yetmezliği (kreatİnin klerensi < 30 ml/dak)
– Karaciğer ensefalopatisi
– İleri derece karaciğer yetmezliği
– Düşük potasyum düzeyleri (hipokalemİ)
Genel bir kural olarak, bu ilacın torsades de pointes’e neden olan non-antiaritmik ilaçlarla kombine olarak kullanımı önerilmemektedir (Bkz. bölüm 4.5)
– Emzirme (Bkz. bölüm 4.6).
PERDUO SR ile ilişkili:
– Yardımcı maddelerine karşı aşırı duyarlılık
Yeterli veri bulunmadığı için, PERDUO SR’nin aşağıdaki durumlarda kullanımı Önerilmemektedir:
– Diyaliz hastalannda
– Tedavi edilmemiş dekompanse kalp yetmezliği olan hastalarda.
PERDUO SR soya yağı İhtiva eder. Fıstık ya da soyaya alerjisi olan hastalar, bu tıbbi ürünü kullanmamalıdır.
4.4. özel kullanım uyarıları ve önlemleri
Özel uyarılar:
Perindopril ve indapamİdde ortak:
Lityum:
Lityum ile perindopril ve İndapamİd kombinasyonu genel olarak tavsiye edilmemektedir, (Bkz. bölüm 4.5).
Perindopril ile ilişkili:
Nötropenİ/Agranülositoz/Trombositopenİ/Anemi
ADE inhİbİtörleri kullanan hastalarda nötropeni/agranülosİtoz, trombositopeni ve anemi vakaları rapor edilmiştir. Böbrek fonksiyonlun normal olan ve başka komplikasyonlar bulunmayan hastalarda nötropenİ çok nadir görülür. Kolajen vasküler hastalığı olan, immünosüpresan tedavisi gören, allopurinol veya prokainamid kullanan veya bu komplikasyonların birlikte görüldüğü hastalarda, özellikle önceden böbrek fonksiyonlarında sorun varsa, perindopril çok dikkatli kullanılmalıdır. Bu tür hastaların bazılarında ciddi enfeksiyonlar gelişmiş ve birkaç vakada yoğun antibiyotik tedavisine cevap alınamamıştır. Bu tür hastalarda perindopril kullanıldığı takdirde periyodik beyaz kan hücre sayımı yapılması tavsiye edilmektedir ve hastalara, herhangi bir enfeksiyon olduğunda (öm. boğaz ağrısı, ateş) hemen bildirmeleri gerektiği anlatılmalıdır.
Hipersensİtivİte/Anjİyonörotik Ödem (Quİncke ödemi):
Perİndoprİlİn de aralarında bulunduğu ADE inhİbitörleri ile tedavi edilen hastalarda, nadiren yüzde, ekstrem itelerde, dudaklarda, dilde, glottiste ve/veya larinkste anjiyonörotik Ödem görülebildiği bildirilmiştir. Bu durum tedavi sırasında herhangi bir zamanda görülebilmektedir. Böylesi vakalarda perindopril tedavisi derhal kesilmeli ve hasta Ödem ortadan kaybolana dek yakın gözlem altına alınmalıdır.
Ödemin yalnızca yüz ve dudakları etkilediği hallerde, semptomları gidermek üzere antİhistaminİk ajanlar kullanılabilse de genellikle tedavisiz düzelir.
Anjiyonörotik ödem larinks ödemi ile birlikte İse öldürücü olabilir. Dil, glottis veya larinks etkilenmişse bu havayollarında tıkanmaya neden olabilir. Bu durumda derhal 1/1000’Iik subkutanöz adrenalin enjeksiyonu (0.3 – 0.5 mİ) yapılmalı ve diğer uygun tedaviler başlatılmalıdır.
ADE inhibitörü kullanan siyah hastalarda, siyah olmayan hastalara oranla daha fazla anjİyoödem vakası bildirilmiştir. Diğer ADE inhibİtörleriyle de olduğu gibi, Perindopril kan basıncını düşürmede siyah insanlarda, siyah olmayan insanlarda olduğundan daha az etkilidir, bu da büyük olasılıkla hipertansif olan siyahi popülasyonda düşük renin seviyelerinin daha sık görülmesine bağlıdır.
Önceden ADE İnhibitör tedavisi İle ilişkili olmayan anjiyoödem öyküsü bulunan hastalarda, ADE İnhibitörü tedavisi ile anjiyoödem oluşma riski yüksektir (Bkz. bölüm 4.3).
ADE inhibitörü kullanan hastalarda nadiren İntestinal anjiyoödem bildirilmiştir. Bu hastalarda karın ağrısı (kusma veya bulantı İle birlikte veya olmaksızın) görülmüştür; bazı vakalarda öncesinde gelişen fasiyal anjiyoödem görülmemiş ve C-l esteraz seviyeleri normal seyretmiştir. Anjiyoödem teşhisi abdominal CT tarama, veya ultrason veya cerrahi müdahale sonucu konulmuş ve ADE İnhibitörü tedavisi kesildikten sonra semptomlar kaybolmuştur. Karın ağrısı şikayeti olan ADE inhibitörü kullanan hastaların ayırıcı tanısına intestinal anjiyoödem dahil edilmelidir.
Desensitizasyon Sırasında Anafılaktik Reaksiyonlar:
Hymenoptera (arı, eşekarısı) venom desensitizasyon tedavisi uygulanan hastalarda ADE inhİbİtörleri ile tedavi sırasında nadir olarak hayatı tehlikeye sokabilecek anafılaktik reaksiyonlar gözlemlenmiştir. Desensitizasyon uygulanan alerji hastalarında ADE İnhibıtörü çok dikkatli olarak başlatılmalı ve venom immünoterapisİ uygulanan hastalarda kullanılmamalıdır.
Hem ADE inhibitörü tedavisi hem de desensitizasyon gereken hastalarda en azından geçici olarak ADE inhibitörü tedavisine 24 saat ara vermek, bu reaksiyonların meydana gelmesini engellemiştir.
LDL aferezi sırasında anafılaktik reaksiyonlar;
Dekstran sülfat emilimİ yoluyla düşük yoğunlukta lipoprotein aferezi ile diyaliz sırasında ADE İnhibitörü alan hastalarda nadiren hayatı tehlikeye sokabilecek anafılaktik reaksiyonlar gözlemlenmiştir. Hem ADE inhibitörü tedavisi hem de düşük yoğunlukta lipoprotein aferezi gereken hastalarda en azından geçici olarak her aferez öncesinde, ADE inhibitörü tedavisine ara vermek, bu reaksiyonların meydana gelmesini engellemiştir.
Hemodiyaliz hastaları:
Yüksek geçirgenlikte membran (öm. AN 69) ile diyaliz sırasında ADE inhibitörü alan hastalarda anafılaktik reaksiyonlar görüldüğü bildirilmiştir. Bu hastaların diyalizinde farklı bir membran veya farklı sınıf bir antİhipertansif İlaç kullanılmalıdır.
Potasyum tutucu diüretikler, potasyum tuzları:
Perindopril ile potasyum tutucu diüretikler ve potasyum tuzlarının kombinasyonu genellikle tavsiye edilmemektedir (Bkz. bölüm 4.5)
Gebelik ve laktasyon:
Gebelik sırasında ADE inhibitörü ile tedaviye başlanmamalıdır. Perindopril ile sürekli tedavinin gerekli görüldüğü haller dışında gebelik planlayan hastalar, gebelikte kullanımına ilişkin güvenirlik profili bulunan alternatif bir antİhipertansif tedaviye başlamalıdır. Gebelik teşhisi konduğunda ADE inhibitörü tedavisi hemen kesilmeli ve uygunsa alternatif tedaviye başlanmalıdır (bkz. bölüm 4.3 ve 4.6). Emzirme dönemi sırasında perindopril kullanımı önerilmemektedir.
İndapamİd İle ilişkili:
Karaciğer hastalığı bulunan hastalarda tiazid diüretikler ve tiazid benzeri diüretikler karaciğer ensefalopatisine yol açabilir. Bu hastalarda diüretik uygulaması derhal kesilmelidir.
Fotosensitivite:
Tiazid ve tiazid benzeri diüretiklerin kullanımına ilişkin fotosensitivite reaksiyonları bildirilmiştir (bkz, bölüm 4.8). Tedavi sırasında fotosensitivite reaksiyonu görüldüğü takdirde tedavi kesilmelidir. Eğer tekrar diüretik kullanımı gerekli görülürse, maruz kalan bölgelerin güneş veya yapay UVA ışınlardan korunması Önerilmektedir, Özel kullanım önlemleri
Perİndopril ve İndapamidde ortak:
Böbrek Yetmezliği:
İleri derece böbrek yetmezliği olan hastalarda (kreatinİn klerensİ < 30 ml/dak) kontrendikedir.
Önceden bariz böbrek lezyonu bulunmamasına rağmen, biyolojik tarama sonucu fonksiyonel böbrek yetmezliği tespit edilen bazı hipertansif hastalarda tedavi kesilmeli ve daha sonra tedaviye tekrar ya düşük bir dozla ya da bileşenlerinin biri İle başlanmalıdır.
Bu hastalarda, güncel tıbbi uygulama, tedavinin 2. haftasından sonra ve terapötik stabilite dönemi boyunca her iki ayda bir, potasyum ve kreatinin seviyelerinin periyodik kontrolü yönündedir. Böbrek yetmezliği daha çok, ileri derecede kalp yetmezliği veya böbrek arter stenozu olan hastalarda gözlemlenmektedir.
İlaç, iki taraflı böbrek arter stenozu veya tek taraflı çalışan böbrek vakalarında genellikle tavsiye edilmemektedir. Semptomatik kalp yetmezliği olan hastalarda, ADE inhİbİtörleri İle başlanan tedavide hipotansiyon böbrek fonksiyonların daha da bozulmasına sebep olabilir. Bu durumlarda, genellikle geri döndürülebilir akut böbrek yetmezliği gözlenmiştir.
Hipotansiyon ve Su-Tuz Kaybı:
Daha önceden sodyum kaybı (özellikle de böbrek arter stenozu) olan hastalarda ani hipotansiyon riski bulunmaktadır. Bu nedenle araya giren ishal ve kusma nöbetleri ile meydana gelen su ve tuz kaybının klinik belirtileri sistematik olarak araştırılmalıdır. Bu tür hastalarda plazma elektrolit düzeyleri düzenli olarak izlenmelidir.
Eğer hipotansiyon gerçekleşirse, hasta yatar hale getirilmeli ve gerekirse, intravenöz yoldan 9 mg/ml (%0.9) sodyum klorür verilmelidir. Geçici hipotansiyon tedavinin devamı açısından bir kontrendikasyon oluşturmaz. Tatmin edici düzeyde kan volümü ve kan basıncı sağlandıktan sonra, tedaviye tekrar ya daha azaltılmış bir dozla ya da bileşenlerinin yalnızca biri ile başlanabilir.
Potasyum Düzeyleri:
Perindoprİl ve İndapamid kombinasyonu, özellikle diyabet veya böbrek yetmezliği olan hastalarda potasyum düzeylerinin düşmesini engellemez. Diüretik içeren bütün antihipertansif ilaçlarla olduğu gibi, plazma potasyum düzeylerinin düzenli olarak izlenmesi gereklidir.
Perindoprİl ile ilişkili:
öksürük:
ADE inhibitör kullanımı ile kuru bir öksürük ortaya çıkabildiği bildirilmiştir. Bu, ilacın verildiği sürece devam eden ve ilaç kesilince kaybolan bir öksürüktür. Bu semptomun varlığında İyatrojenik bir etyolojİ düşünülmelidir. Eğer ADE inhibitörü tedavisinin vazgeçilemez olduğu kararına varılmışsa, tedavinin sürdürülmesi düşünülebilir.
Pedİyatrik popülasyon:
Çocuklar ve ergenlik çağındaki gençler üzerinde perindoprilİn tek başına veya kombinasyon şeklinde etkililiği ve güvenlilİği ortaya konmamıştır.
Hipotansiyon ve/veya Böbrek Yetmezliği Rİskİ (Kalp Yetmezliği, Su-Tuz kaybı, vs. Olan Hastalarda):
Başlangıçtaki kan basıncı düşük olan hastalarda, renal arter stenozu, konjestİf kalp yetmezliği veya ödemli ve asitli sirozda belirgin su-tuz kaybı durumlarında (tuz kısıtlayıcı katı rejim veya uzamış diüretik tedavisi) renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminde belirgin uyarılma gözlenmiştir. Bu nedenle, bu sistemin bir ADE İnhibitörü ile baskılanması, özellikle ilk uygulama sırasında ve tedavinin ilk İki haftasında kan basıncında ani bir düşüşe yol açabilir ve/veya bazen akut olabilen fonksiyonel böbrek yetmezliği olarak ortaya çıkan kreatinin düzeylerinde artışa yol açabilir; ancak bu İkincisi oldukça nadirdir ve ortaya çıkması için gereken süre oldukça değişkendir.
Bu nedenle, bu tür hastalarda tedavi daha düşük doz ile başlamalı ve yavaş yavaş artırılmalıdır.
Geriyatrik popülasyon:
Tedaviye başlanmadan önce böbrek fonksiyonları ve potasyum düzeyleri incelenmelidir. Başlangıç dozu, özellikle su-tuz kaybı olan hastalarda, kan basıncında ortaya çıkabilecek ani düşüşü önlemek için, kan basıncındaki yanıta göre ayarlanmalıdır.
Bilinen Aterosklerozu Olan Hastalar:
Bütün hastalarda hipotansiyon riski bulunmaktadır, ancak iskemik kalp hastalığı veya serebral dolaşım yetmezliği bulunan hastalara özel dikkat gösterilmeli ve tedaviye daha düşük dozla başlanmalıdır. Perindopril ile tedavinin ilk ayında stabİl olmayan angina pektoris (majör veya değil) görülmesi halinde tedaviye devam etmeden önce dikkatli bir fayda/risk değerlendirmesi yapılmalıdır.
Renovasküler Hipertansiyon:
Renovasküler hipertansiyonun tedavisi revaskülarİzasyondur. Bununla beraber, ADE İnhibitörlerİ cerrahi için bekleyen veya cerrahi girişimin mümkün olmadığı renovasküler hipertansiyon hastalarında yararlı olabilir.
Bilinen renal arter stenozu olan veya şüphe edilen hastalara PERDUO SR yazıldığı durumlarda bazı hastalarda tedavinin kesilmesi ile düzelecek bir böbrek yetmezliği gelişebileceğinden, tedavi hastanede daha düşük bir dozla başlatılmalı ve böbrek fonksiyonları ile potasyum düzeyleri yakından izlenmelidir.
Risk Altındaki Diğer Gruplar:
İleri derece kalp yetmezliği olan (Evre IV) hastalarda veya insüline bağımlı diyabeti olan hastalarda (artmış potasyum düzeylerine kendiliğinden eğilim), tedavi yakın tıbbi gözlem altında ve daha düşük bir dozla başlatılmalıdır. Koroner yetmezliği olan hipertansif hastalarda beta bloker tedavisi kesİlmemelİdİr: ADE inhibitörü beta blokere eklenmelidir.
Anemi:
Böbrek transplantasyonu geçilmiş veya diyalize girmekte olan hastalarda, hemoglobin düzeylerinde düşüşle birlikte (ki başlangıç değerleri yüksek olduğundan düşüş daha da belirgin olacaktır) anemi görülmüştür. Bu etkinin doza bağımlı olduğu düşünülmemektedir, ancak anjiyotensİn dönüştürücü enzim inhibİtörlerinin etki mekanizmasına bağlı olabilir.
Bu azalma hafiftir, 1–6 ay içinde gelişir ve sonra stabİl kalır. Tedavinin kesilmesiyle geri dönüşümlüdür. Böyle hastalarda düzenli hematolojik incelemeler yapılarak tedaviye devam edilebilir.
Diyabetik hastalar:
Daha önce oral antidiyabetikler veya insülin tedavisi gören diyabetik hastaların glisemİ düzeyleri ADE İnhibitörü ile tedavinin ilk ayında yakından takip edilmelidir.
Etnik farklılıklar:
Diğer ADE İnhibitörlerinde olduğu gibi, perindoprİl, muhtemelen siyah hİpertansif popülasyonda düşük-renin düzeylerinin yüksek prevaiansı nedeniyle siyah insanlarda, siyah olmayanlara oranla, kan basıncını düşürmede daha az etkilidir.
Ameliyat / anestezi:
ADE inhibitörleri, özellikle uygulanan anestetik hipotansiyon potansiyeline sahip bir madde ise anestezi verildiğinde hipotansiyona yol açabilirler. Bu nedenle, perindoprİl gibi uzun etkili ADE inhibİtörlerinİn mümkünse ameliyattan önceki akşam kesilmesi önerilmektedir.
Aortik veya mitral valf stenozu / hipertrofik kardiyomiyopatî:
Diğer ADE İnhibitörleri İle olduğu gibi, aort darlığı ve hipertrofik kardiyomiyopatî gibi sol ventrîkül çıkışında tıkanma olan ve mitral kapak darlığı olan hastalarda PERDUO SR dikkatle verilmelidir.
Karaciğer yetmezliği:
Nadir olarak ADE inhibitörleri kolestatik sanlık ile başlayan, süratle kötüleşen hepatik nekroza dönüşen ve bazen ölümle sonuçlanan sendroma yol açabilir. Bu sendromun mekanizması anlaşılamamıştır. ADE İnhibitörleri kullanan ve sanlık veya hepatik enzimlerinde belirgin artış görülen hastalann ADE inhibitörü kullanımını kesmeleri ve uygun medikal tedavi görmeleri gerekmektedir (Bkz. bölüm 4.8).
Hİperkalemİ:
Perindoprilin de dahil olduğu ADE İnhibitörleri İle tedavi gören bazı hastalarda serum potasyumda artış gözlenmiştir. Hİperkalemİ gelişmesine neden olan risk faktörleri: böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyonlarının bozulması, yaş (>70), diyabet, eklenen olaylar, özellikle dehİdrasyon, akut kardiyak dekompansasyon, metabolik asidoz ve potasyum tutucu diüretikler, potasyum süplemanları veya tuz yerine geçen potasyum içeren ilaçların birlikte kullanımı veya serum potasyum artışına yol açan başka ilaçlar (örneğin heparin) kullanan hastalar. Özellikle böbrek fonksiyonları sorunlu olan hastalarda potasyum tutucu diüretikler, potasyum süplemanları veya tuz yerine geçen potasyum içeren ilaçların birlikte kullanımı, serum potasyum düzeylerinde önemli bir artışa neden olur. Hİperkalemİ ciddi, bazen fatal aritmiye yol açabilir. Yukarıda belirtilen ilaçların birlikte kullanımının gerekli görüldüğü durumlarda serum potasyumun düzenli olarak izlenmesi tavsiye edilmektedir (Bkz. bölüm 4.5).
İndapamid ile ilişkili:
Su ve Tuz Dengesi:
Sodyum Düzeyleri;
Sodyum düzeyleri tedaviye başlanmadan önce ve daha sonra da düzenli aralıklarla ölçülmelidir. Bütün diüretik tedavileri sodyum düzeylerinde düşüşe neden olabilir ve bu durum ciddi sonuçlar doğurabilir. Başlangıçta sodyum azalması asemptomatik olabilir, bu nedenle düzenli aralarla ölçülmesi önemlidir. Bu ölçümler, yaşlı veya sirozlu hastalar gibi daha yüksek risk altındaki hastalarda daha sık tekrarlanmalıdır (Bkz. bölüm 4.8 ve 4.9).
Potasyum Düzeyleri:
Tiazid diüretİkler ve tiazide bağlı dİüretîklerin kullanımı sırasında potasyum kaybı İle birlikte hİpokalemi Önemli bir tehlikedir. Azalmış potasyum düzeylerinin (< 3.4 mmol/L) ortaya çıkma riski, birden fazla ilaç alıyor olsun veya olmasın, yaşlılar ve beslenme yetmezliği olan hastalar, ödem ve asitli siroz hastaları, koroner hastalan ve kalp yetmezliği bulunan hastalar gibi yüksek riskli hastalarda göz önünde bulundurulmalıdır. Hİpokalemi bu tür vakalarda kalp glikozidlerinin kalp toksisitesini ve ritim bozuklukları riskini artırır.
Uzun QT aralığı ile başvuran hastalar, kaynağı İster konjenİtal, ister iyatrojenik olsun, artmış risk altındadırlar. Hİpokalemi, bradikardide olduğu gibi, ileri derece ritim bozukluklarını, özellikle fatal bir durum olabilen “torsades de pointes”i ortaya çıkaran bir faktör olabilir.
Bütün hastalarda potasyum düzeylerinin çok sık takibi gereklidir. Plazma potasyum düzeylerinin ilk Ölçümü tedavinin başlanmasından sonraki ilk hafta içinde yapılmalıdır.
Eğer düşük potasyum düzeyi saptanırsa düzeltilmesi gerekir.
Kalsiyum Düzeyleri:
Tiazid diüretİkler ve tiazide bağlı diüretİkler idrarla kalsiyum atılımını azaltabilirler ve kalsiyum düzeylerinde hafif ve geçici bir artışa yol açabilirler. Belirgin derecede yüksek kalsiyum düzeyleri ise henüz tanısı konmamış hiperparatİroidizm ile ilişkili olabilir. Bu hastalarda, paratiroİd işlevleri araştırılmadan önce tedavi kesilmelidir.
Kan Şekeri:
Diyabetİk hastalarda özellikle potasyum düzeyleri düşükse, kan şekerinin izlenmesi yaşamsal önem taşır.
Ürik Asit:
Ürik asit düzeyi yükselmiş olan hastalarda gut gelişme eğilimi artmış olabilir.
Böbrek Fonksiyonları ve Dİüretik Fonksiyonlar:
Tiazid diüretİkler ve tiazİde bağlı diüretikler, sadece böbrek fonksiyonları normalse veya yalnızca hafifçe bozulmuşsa tam etkilidirler (erişkin bîri İçin kreatinİn düzeyleri < yaklaşık 25 mg/L, yani < 220 pmol/L). Yaşlı hastalarda, kreatinin değerleri hastanın yaş, ağırlık ve cinsiyetine göre Cockroft formülü doğrultusunda ayarlanmalıdır:
Clcr "(140 – yaş) x ağırlık / 0.814 x kan kreatinini
yaş, yıl olarak
ağırlık, kg olarak
kan kreatinini, mİkromol /1 olarak ifade edilmektedir.
Bu formül yaşh erkekler içindir ve kadınlar için sonuç 0.85 İle çarpılmalıdır.
Tedavinin başlangıcında, diüretİk tarafından yaratılan su ve tuz kaybından kaynaklanan hİpovolemi, glomerul fıltrasyonunda azalmaya yol açar. Bu da kan üre ve kreatinin düzeylerinde artışa yol açabilir. Bu fonksiyonel böbrek yetmezliği geçicidir ve böbrek fonksiyonu normal olan hastalarda herhangi bir önemi yoktur. Bununla beraber, önceden var olan böbrek yetmezliğini kötüleştirebilir.
Atletler:
Atletler, bu İlacın testlerde pozitif sonuç verebilecek bir aktif madde içerdiği konusunda bilgili ve dikkatli olmalıdır.
Uzun QT sendromu/Torsades de Pointes:
Uzun QT sendromu/Torsades de Pointes’e neden olabilir. Bu nedenle tanısı konmuş veya şüpheli konjenital uzamış QT sendromu veya Torsades de Pointes hastalarında kullanılmamalıdır.
Mannitol uyarısı
PERDUO SR 86,636 mg mannitol içermektedir. Dozu nedeniyle herhangi bir uyan gerektirmemektedir.
Sodyum uyarısı
PERDUO SR, her dozunda 1 mmol (23 mg)’dan daha az sodyum ihtiva eder; bu dozda herhangi bir yan etki beklenmemektedir.
Laktoz uyarısı
PERDUO SR 115,000 mg laktoz İçermektedir. Nadir kalıtımsal galaktoz intoleransı, Lapp laktoz yetmezliği ya da glikoz-galaktoz malabsorpsiyon problemi olan hastaların bu ilacı kullanmamaları gerekir.
4.5. diğer tıbbi ürünler ile etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri
Perindopril ve indapamidde ortak:
ÖNERİLMEYEN kombinasyonlar:
Lityum: ADE inhibitörü ile lityumun birlikte kullanımı sırasında kanda lityum yoğunluğunda ve toksisitede tersine çevrilebilir artışlar bildirilmiştir. Tiazid diüretiklerin ADE inhibİtörleri ile birlikte kullanımı da, ileride lityum seviyelerinin ve lityum toksisİtesi riskinin artmasına yol açabilir. Perindopril ve indapamid kombinasyonunun lityum ile birlikte kullanılması tavsiye edilmez, ancak bir ADE inhibitörü ve bîr potasyum tutucu diüretik kullanımı kaçınılmaz ise, lityum düzeylerinin yakından takibi ve doz ayarlanması gereklidir (Bkz. bölüm 4.4).
Kullanımı sırasında özel dikkat gerektiren kombinasyonlar:
– Baklofen: Antihipertansif etkiyi güçlendirir. Gerekirse kan basıncının izlenmesi ve antİhipertansif dozun ayarlanması gereklidir.
– Steroİd yapısında olmayan İlaçlar (yüksek dozlarda asetilsalîsİlik asit dahil): ADE inhibİtörleri steroid yapısında olmayan ilaçlar (örn. antiinflamatuvar dozlarda asetİlsalisilİk asit, COX-2 İnhibİtörleri ve selektİf olmayan NSAID’ler) ile eşzamanlı kullanıldığında antihipertansif etki azalabilir. ADE inhibİtörleri İle NSAID’lerin birlikte kullanımı özellikle önceden renal fonksiyonu zayıf olan hastalarda akut böbrek yetmezliği dahil renal fonksiyonların kötüleşme riskinde ve serum potasyumda artışa neden olabilir. Kombinasyon özellikle yaşlı hastalarda çok dikkatli kullanılmalıdır. Hastaların yeterli sıvı alımı sağlanmalı, tedavi başlangıcında ve sonrasında periyodik olarak renal fonksiyonları İzlenmelidir.
Kullanımı sırasında dikkat gerektiren kombinasyonlar:
– tmipramin gibi antidepresanlar (trisiklik), nöroleptikler: antihipertansif etkinin artması ve ortostatik hipotansiyon riski (aditif etki)
– Kortikosteroidler, tetrakosaktidler: antihipertansif etkinin azalması (kortikosteroidlere bağlı su ve tuz tutulması)
– Diğer antihipertansif maddeler; perindopril/indapamid kombinasyonu ile diğer bir antihipertansif maddenin kullanılması ilave olarak kan basıncının düşmesine yol açabilir.
– Sempatomimetİkler ADE inhibitörlerinin antihipertansif etkisini azaltabilmektedir.
Perindopril İle ilişkili:
ÖNERİLMEYEN kombinasyonlar;
Potasyum tutucu diüretîkler (spironolakton, triamteren, tek başına veya kombinasyon halinde, vs), potasyum (tuzları): ADE İnhİbitörleri diüretiklere bağlı potasyum kaybını azaltır. Spironolakton, triamteren gibi potasyum tutucu diüretikler veya amilorid, potasyum süplemanları veya tuz yerine kullanılan potasyum içeren maddeler potasyum serumunda önemli artışlara yol açabilmektedir (öldürücü olabilir). Belgelenmiş hipokalemi nedeniyle beraber kullanım gerekliyse özellikle dikkat edilmeli, serum potasyum sık sık izlenmeli ve elektro kardiyogram (EKG) çekilmelidir.
Kullanımı sırasında özel dikkat gerektiren kombinasyonlar;
– Antidiyabetİk ajanlar (insülin, hipoglisemİk suIfonİlüreler): ADE inhibîtörlerinin kullanımı, insülin veya hipoglisemİk sülfonİlüreleri kullanan hastalarda hipoglisemi etkilerini artırabilir. Bu durum kaptopril ve enalapril İle rapor edilmiştir. Hipoglisemİk nöbetlerin ortaya çıkması nadirdir (glukoz toleransında artma sonucu insülin gereksiniminin azalması).
Kullanımı sırasında dikkat gerektiren kombinasyonlar:
– Allopurinol, sitostatik veya İmmünosüpresan ajanlar, kortikosteroİdler (sistemİk yol) veya prokainamİd: ADE İnhİbitÖrüne eşlik eden kullanımda, lökopenİ riskinin artışına sebep olabilir.
Anestezİkler: ADE İnhİbitörleri bazı anestezik İlaçların hİpotansİf etkilerini güçlendirebİlmektedir.
– Diüretikler (tiazid veya loop diüretikler): Yüksek doz diüretikler İle ön tedavi, terapiye perindopril ile başlandığı takdirde hacim kaybına ve hipotansiyon riskine neden olabilmektedir.
– Altın tuzları: Enjekte edilen altın tuzu (sodyum orotİomalat) ve beraberinde perindopril dahil ADE inhibİtör tedavisi gören hastalarda nadiren nitritoid reaksiyonlar (semptomlar; yüzde kızartı, bulantı, kusma ve hipotansiyon) bildirilmiştir.
îndapamid ile İlişkili:
ÖNERİLMEYEN kombinasyonlar:
– Sultoprid; artan ventriküler aritmi riski, özellikle torsades de pointes (hipokalemi bu advers etkinin oluşmasını mümkün kılar) (Bakınız bölüm 4.4)
Kullanımı sırasında özel dikkat gerektiren kombinasyonlar:
– “Torsades de pointes” oluşturan ilaçlar: Hipokalemi riski nedeniyle İndapamİd, IA sınıfı anti aritmik maddeler (kimdin, hidrokİnidin, dİzopiramid), sınıf III anti aritmik maddeler (amiodaron, dofetilid, ibutilid, bretilyum, sotalol); bazı nöroleptİkler (klorpromazin, siyamemazİn, levomepromazin, tioridazin, trifluoperazin), benzamİdler (amisülprid, sülpirid, tîaprid), butİrofenonlar (droperidol, haloperidol), diğer nöroleptikler (pimozid); bepridil, sisaprid, difemanil, iv erİtromisin, halofantrin, mİzolastin, moksifloksasİn, pentamidin, sparfloksasİn, iv vinkamin, metadon, astemizol, terfenadin gibi diğer maddeler gibi torsades de pointes’e neden olan ilaçlarla birlikte kullanılırken dikkatli olunmalıdır. Düşük potasyum seviyeleri Önlenmeli ve gerekirse düzeltilmelidir: QT aralığı İzlenmelidir.
– Potasyum düşürücü ajanlar: amfoterisin B (iv yolla verilen), glukokortikoİdler ve mİneralokortikoidler (sİstemik yolla verilen), tetrakosaktid, uyarıcı iaksatifler: Düşük potasyum düzeyleri riski artar (aditif etki). Potasyum düzeyleri yakından İzlenmeli ve gerekiyorsa düzeltilmeli; özellikle kalp glikozidlerinin de kullanıldığı hastalarda dikkat edilmelidir. Uyarıcı olmayan İaksatifler kullanılmalıdır.
– Kalp glikozİdleri: Düşük potasyum düzeyleri kalp glikozidlerinin toksik etkilerini artırır. Potasyum düzeyleri ve EKG yakından İzlenmeli ve gerekiyorsa tedavi tekrar gözden geçirilmelidir.
Kullanımı sırasında dikkat gerektiren kombinasyonlar:
– Metformin: Metformine bağlı, muhtemelen diüretiklerle özellikle de kıvrım diüretİkleri ile İlişkili fonksiyonel böbrek yetmezliğinin neden olduğu laktik asidoz. Kreatinin düzeyleri erkeklerde 15 mg/L (135 mİkromol/L), kadınlarda 12 mg/L (110 mikromol/L) düzeyini geçerse metformin kullanılmamalıdır.
– iyot bazlı kontrast maddeler: Dİüretiklere bağlı dehidratasyon oluştuğunda, özellikle yüksek dozlarda iyot bazlı kontrast maddeler kullanılırsa, böbrek yetmezliği riskinde artış söz konusudur. İyot bazlı kontrast maddeler uygulanmadan önce yeterli sıvı alımı sağlanmalıdır.
– Kalsiyum (tuzlan): İdrarla kalsiyum atılımının azalmasına bağlı olarak kalsiyum düzeylerinde artış riski.
– Siklosporİn, takrolimus: Dolaşımdaki sİklosporin düzeylerinde değişiklik olmaksızın, hatta su ve tuz kaybı da olmaksızın, artmış kreatinin düzeyleri riski.
Veri bulunmamaktadır.
Pediyatrik popülasyon:
Çocuklarda kullanımına İlişkin veri veya klinik çalışma bulunmamaktadır.
4.6. gebelik ve laktasyongebelik kategorisi: d
İçeriğindeki etkin maddelerin gebelik ve laktasyon üzerindeki etkileri nedeniyle gebeliğin ilk trİmesterinde PERDUO SR önerilmemektedir. Gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterlerinde PERDUO SR kontrendİkedir.
Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlar / Doğum kontrolü (Kontrasepsiyon)
Çocuk doğurma yaşındaki kadınların tedavi süresince etkili doğum kontrol yöntemi uygulaması gerekmektedir.
Perindopril İle ilişkili:
Gebeliğin ilk trimestrinde ADE inhibitörü kullanılması önerilmez (bkz. bölüm 4.4).
Gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterlerinde ADE inhibitörleri kontrendİkedir (bkz. bölüm 4.3 ve 4.4).
Gebeliğin birinci trİmesterinde ADE inhİbitörlerine maruz kalınması sonucu teratojenisite riskine İlişkin epidemîyolojİk kanıt kesin değildir; yine de riskte ufak bir artış olabileceği göz ardı edilmemelidir. ADE inhibitörü ile sürekli tedavi gerekli görülmediği takdirde, gebelik planlayan hastalar gebelikte kullanımına İlişkin güvenirlik profili bulunan alternatif bir antihipertansİf tedaviye başlamalıdır. Gebelik teşhisi konduğunda ADE inhibitörü tedavisi hemen kesilmeli ve uygunsa alternatif tedaviye başlanmalıdır.
Gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterlerinde ADE İnhibitörü kullanıldığında fetotoksisite (böbrek fonksiyonlarında azalma, oligohidramnios, kafatası kemik oluşumunda gecikme) ve neonatal toksisiteye (böbrek yetmezliği, hipotansiyon, hiperkalemi) neden olur. (Bkz. Bölüm 5.3) Gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterlerinde ADE inhibitörü tedavisine maruz kalınmışsa böbrek fonksiyonları ve kafatasının ultrason İle kontrol edilmesi tavsiye edilir.
Anneleri ADE İnhibitörü kullanan bebekler hipotansiyon riskine karşı yakından izlenmelidir (Bkz. bölüm 4.3 ve 4.4) İndapamid İle ilişkili:
Gebeliğin üçüncü trİmesterinde uzun süreli tiazİde maruz kalınırsa, matemal plazma hacmi ve uteroplasental kan akışında azalma ve buna bağlı olarak feto-plasental İskemi ve gelişmede gecikmeye neden olabilir. Ayrıca, doğuma yakın zamanda tiazide maruz kalan yeni doğanlarda nadiren hipoglisemi ve trombosİtopeni vakaları rapor edilmiştir.
Gebeliğin İkinci trimesterinde PERDUO SR’ye maruz kalınmışsa böbrek fonksiyonlarının ve kafatasının ultrason ile kontrol edilmesi tavsiye edilir.
Laktasyon dönemi
PERDUO SR laktasyon döneminde kontrendikedir.
Perindoprİl ile İlişkili:
Perindoprilİn insan sütüyle atılıp atılmadığı bilinmemektedir. Dolayısıyla emziren kadınlarda perindopril kullanımı önerilmemektedir. Özellikle yeni doğan veya erken doğmuş bebek emziren kadınlarda daha İyi güvenlilik profiline sahip alternatif tedavi tercih edilmelidir.
îndapamid ile ilişkili:
İndapamid anne sütüne salgılanmaktadır. îndapamid, emzirme döneminde süt oluşumunu azaltan hatta yok eden tİazİd diüretikleri ile yakından ilişkilidir. Sülfonamid türevli ilaçlara karşı aşırı hassasiyet, hipokalemİ ve nükleer sarılık görülebilir.
Üreme yeteneği / Fertilite
Perindopril arjininin fertilite üzerindeki etkisi araştırılmamıştır. Sıçanlar üzerinde yapılan çalışmalarda oral yoldan günde 10 mg/kg perindopril tert-bütilamİn veya 25 mg/kg îndapamid kullanımında, erkekte veya kadın fertilİtesİ üzerinde etkisi gözlemlenmemiştir.
4.7. araç ve makine kullanımı üzerindeki etkiler
Perindopril, îndapamid ve PERDUO SR İle İlişkili:
Ne etkin maddelerinin, ne de perindopril/indapamid kombinasyonunun uyanıklığı bozucu etkisi yoktur, ancak bazı hastalarda, özellikle tedavinin başlangıcında veya başka bir antihipertansif ilaçla birlikte kullanımında düşük kan basıncına bağlı olarak bireysel reaksiyonlar görülebilir. Bunun sonucu olarak da araç veya makine kullanma yetisi bozulabilir.
4.8. i̇stenmeyen etkiler
Perindopril, rcnin-anjiyolensin-aldostcron aksını baskılayarak, indapamid tarafından ortaya çıkan potasyum kaybını azaltma eğilimindedir. Perindopril/indapamid kombinasyonu ile tedavi edilen hastaların %2’sİnde hipokalemİ görülmüştür (potasyum seviyesi < 3.4 mmol/1).
Perindopril
Aşağıdaki istenmeyen etkiler Perindopril tedavisi sırasında gözlenmiştir ve aşağıdaki sıklıklar altında sıralanmıştır:
Çok yaygın (>1/10); yaygın (>1/100 İla <1/10); yaygın olmayan (>1/1000 ila <1/100); seyrek (>1/10000 İla <1/1000); çok seyrek Ç<1/10000), bilinmiyor (eldeki verilerden hareketle tahmin edilemiyor).
Çok seyrek: Hemoglobin ve hematokritte azalma, trombositopeni, lökopeni/nötropeni, ve agranülositoz ve pansitopeni, konjenİtal G-6PDH yetmezliği olan hastalarda hemolitik anemi (bakınız bölüm 4.4).
Bilinmiyor: hipoglisemi (bakınız bölüm 4.4 ve 4.5).
Psikiyatrik hastalıkları
Yaygın olmayan: Ruh hali veya uyku bozuklukları.
Yaygın: baş ağrısı, baş dönmesi, sersemlik, baş dönmesi, parestezi.
Çok seyrek: zihin karışıklığı
Yaygın: görme bozuklukları
Kulak ve iç kulak hastalıkları
Yaygın: kulak çınlaması (tinnitus)
Kardiyak hastalıkları
Çok seyrek: yüksek risk grubu hastalarda, aşırı hipotansiyona ikincil olarak aritmi, anjİna pektoris, mİyokart infarktüsü ve inme (bakınız bölüm 4.4).
Yaygın: hipotansiyon ve hipotansiyona bağlı etkiler
Çok seyrek: yüksek risk grubu hastalarda aşın hipotansiyona ikincil olarak inme (bakınız bölüm 4.4).
Bilinmiyor: Vaskülit
Solunum, göğüs bozuklukları ve mediyastinal hastalıkları
Yaygın: öksürük, nefes darlığı
Seyrek: bronkospazm
Çok seyrek: eozİnofıük pnömoni, rinİt
Yaygın: mide bulantısı, kusma, abdominal ağrı, tat duygusunda bozukluk, dispepsİ, diyare, konstipasyon
Yaygın olmayan: ağız kuruluğu
Çok seyrek: pankreatit
Hepato-bilier hastalıkları
Çok seyrek: sİtolitik veya kolestatik hepatit (bakınız bölüm 4,4).
Yaygın: kaşıntı, döküntü
Yaygın olmayan: yüzde, ekstremitelerde, dudaklarda, dilde, glotiste ve/veya larenkste anjiyoödem, ürtİker (bakınız bölüm 4.4).
Çok seyrek: eritema multiform
Kas-iskelet bozukluklar, bağ doku ve kemik hastalıkları
Yaygın: kas krampları
Yaygın olmayan: renal yetmezlik
Çok seyrek: akut böbrek yetmezliği
Üreme sistemi ve göğüs hastalıkları
Yaygın olmayan: impotans
Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine ilişkin hastalıkları
Yaygın: asteni
Yaygın olmayan: terleme
Araştırmalar
Özellikle böbrek yetmezliği, şiddetli kalp yetmezliği ve renovasküler hipertansiyon varlığında, kan üresi ve plazma kreatİnininde artış ve tedavinin kesilmesiyle geri döndürülebilir hİperkalemi oluşabilir. Nadiren, karaciğer enzimlerinde ve serum bilİrubinde artış bildirilmiştir.
Klinik deneyler
Randomize EUROPA çalışmasında sadece ciddi advers olaylar toplanmıştır. Ciddi advers olay görülen hasta sayısı azdır: 6122 Perİndopril hastasının 16’sı (%0.3) ve 6107 plasebo hastasının 12’si (%0.2). Perİndopril ile tedavi edilen hastaların 6’sında hipotansiyon, 3’ünde anjiyoödem ve l’inde ani kalp durması görülmüştür. Öksürük, hipotansiyon ve diğer İntolerans nedenlerine bağlı olarak Perİndopril grubunda plasebo grubuna göre daha fazla hasta tedaviyi bırakmıştır (%6.0 [n=366]’ya karşılık % 2.1 [n=129]).
İndaparnid
Klinik veya laboratuvar parametreleri İle İlgili, istenmeyen etkilerin çoğu doza bağımlıdır. İndaparnid dahil olmak üzere tiyazid ve benzeri diüretikler, aşağıdaki arzu edilmeyen etkilere yol açabilirler: advers olaylar belirtilen skala doğrultusunda sıralanmıştır: Çok yaygın (>1/10); yaygın (>1/100 ila <1/10); yaygın olmayan (>1/1000 ila <1/100); seyrek (>1/10000 İla <1/1000); çok seyrek (<1 /10000), bilinmiyor (eldeki verilerden hareketle tahmin edilemiyor).
Çok seyrek: trombositopenİ, lökopeni, agranülositoz, aplastik anemi, hemolitîk anemi.
Seyrek: baş dönmesi, asteni, baş ağrısı ve parestezi
Kardiyak hastalıkları:
Çok seyrek: aritmi, hipotansiyon
Yaygın olmayan: kusma
Seyrek: bulantı, konstİpasyon, ağız kuruluğu
Çok seyrek: pankreatit
Hepato-hilier hastalıkları:
Çok seyrek: karaciğer işlev bozuklukları
Bilinmeyen sıklıkta: Karaciğer yetmezliğine bağlı olarak hepatİk ensefalopatİ başlangıcı (bakınız 4.3 ve 4.4).
Çok seyrek: böbrek yetmezliği
– Allerjik ve astım semptomlarına yatkın olan kişilerde genellikle dermâtolojik olan aşırı hassas reaksiyonlar:
Yaygın: makulo-papular döküntü,
Yaygın olmayan: purpura
Çok seyrek: anjiyonörotik ödem ve/veya utriküler, toksik epidermik nakrolisis, Steven Johnson sendromu.
Fotosensitivite reaksiyonları için (bakınız bölüm 4.4)
Bilinmeyen sıklıkta: önceden var olan akut lupus erithematosusda kötüleşme
Laboratuvar parametreleri:
Yapılan klinik çalışmalarda, hİpokalemi (plazama potasyum <3.4 mmol/1), hastaların %10’nundan fazlasında görülmüştür. Ayrıca 4–6 haftalık tedaviden sonra % 4 hasta üzerinde ise < 3.2mmol/lt’dİr. Plazma potasyum konsantrasyonundaki ortalama azalma 12 haftalık tedaviden sonra 0.23 mmol/l’dir. Çok seyrek: hiperkalsemi.* Bilinmeyen sıklıkta:
o Hİpokalemi ile eşzamanlı potasyum kaybı, bazı yüksek risk popülasyonlarda ciddi olabilir.
o Hipovoleminin eşlik ettiği, dehidratasyona ve ortostatik hipotansiyona yol açan hiponatremİ,
o Eşzamanlı klorid kaybı, sekonder olarak kompensatuar metabolik alkaloza yol açabilir. Bu etki hafiftir ve ender görülür.
o Tedavi sırasında plazma ürik asit ve kan glukoz konsantrasyonlarında yükselme. Bu tür dİüretiklerin kullanılmasının uygunluğu, gut ve diyabetli hastalarda dikkatle değerlendirilmelidir.
Şüpheli advers reaksiyonların raporlanması
Ruhsatlandırma sonrası şüpheli ilaç advers reaksiyonlarının raporlanması büyük Önem taşımaktadır. Raporlama yapılması, ilacın yarar/risk dengesinin sürekli olarak izlenmesine olanak sağlar. Sağlık mesleği mensuplarının herhangi bir şüpheli advers reaksiyonu Türkiye Farmakovİjilans Merkezi (TÜFAM)’ne bildirmeleri gerekmektedir (; e-posta: ; tel: O 800 314 00 08; faks: 0 312 218 35 99).
4.9. doz aşımı ve tedavisi
Perindoprİl ile ilişkili:
İnsanlarda doz aşımına ilişkin sınırlı veri bulunmaktadır. ADE inhibİtörlerinin doz aşımı ile ilişkili semptomları arasında; hipotansiyon, dolaşımsal şok, elektrolit bozuklukları, böbrek yetmezliği, hiperventilasyon, taşikardi, çarpıntı, bradikardi, sersemlik, anksiyete ve öksürük sayılabilir.
Doz aşımının önerilen tedavisi intravenöz yoldan 9 mg/ml (%0.9) sodyum klorür verilmesidir. Eğer hipotansiyon oluşursa, hasta şok pozisyonuna getirilmelidir. Eğer mümkünse, anjiyotensin II İnfüzyonu ve/veya İntravenöz katekolamİn de düşünülebilir.
Perİndopril dolaşımdan hemodiyaliz ile de uzaklaştırılabilir (bakınız bölüm 4.4.”Özel kullanım uyarılan ve önlemleri, Hemodiyaliz hastaları”). Tedaviye dirençli bradikardi için pacemaker tedavisi uygulanmalıdır. Vital (yaşamsal) bulgular, serum elektrolitleri ve kreatinin konsantrasyonları sürekli takip edilmelidir.
İndapamid ile ilişkili:
40 mg’a kadar, yani terapötik dozun 27 katına kadar İndapamidin herhangi bir toksisitesi olduğu saptanmamıştır.
Bunlann dışında, akut zehirlenme belirtileri, su ve elektrolit bozuklukları (hiponatremi ve hipokalemi) biçimini almaktadır. Bu belirtiler sırasında klinik olarak bulantı, kusma, hipotansiyon, kramplar, baş dönmesi, sersemlik, konfüzyonel durumlar poliürİ ya da anüri düzeyine varabilen oligüri (hipovolemİden kaynaklanan) yer almaktadır
Alman ilk önlemler, gastrik lavaj ve/veya aktif kömür uygulamasıyla, alınan ürünün/ürünlerin hızla elimine edilmesinden ve ardından uzmanlaşmış bir merkezde sıvı ve elektrolit dengesinin normale döndürülmesinden oluşmaktadır.
5. farmakoloji̇k özelli̇kler
5.1. farmakodinamik özellikler
Farmakoterapötik grup: Perİndopril ve Diüretİkler
ATC kodu: C09BA04
Etki mekanizmaları:
PERDUO SR, bir anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörü olan perindopril erbumin monohidrat tuzu ile bir klorosülfamid diüretİk olan indapamidin sabit kombinasyonudur. Farmakolojik özellikleri her İki bileşenin ayrı ayrı Özelliklerinin yanı sıra iki ürün birlikte kullanıldığında ortaya çıkan aditİf, sinerjik etki İle oluşmaktadır.
PERDUO SR ile ilişkili:
PERDUO SR her iki bileşenin antİhİpertansif etkileri İle aditif sinerjik etki oluşturur.
Perİndopril ile ilişkili:
Perİndopril, bir anjiyotensin dönüştürücü enzim inhİbitörüdür (ADE İnhibitörü). Bu enzim, anjiyotensin Fin, vazokonstriktör bir madde olan anjiyotensin Il’ye dönüşmesini kolaylaştırır; ek olarak, bu enzim adrenal korteksten aldosteron salınımını uyarır ve vazodilatatör bir madde olan bradikininin inaktif heptapeptîdiere yıkımım sağlar. Bunun sonucunda:
– aldosteron salgısında azalma olur,
– aldosteronun negatif “feedback” etkisi ortadan kalktığından plazma renin aktİvitesinde artış ortaya çıkar,
– özellikle kaslardaki ve böbrekteki damarlar üzerinde seçici etkisi İle total perİferik dirençte azalma oluşur ve kronik tedavide eşlik eden su ve tuz tutulması veya refleks taşikardİ görülmez.
Perİndopril’İn antihipertansif etkisi, düşük veya normal renin konsantrasyonuna sahip hastalar üzerinde de ortaya çıkar.
Perİndopril, aktif metabolİtİ perindoprilat üzerinden etki gösterir. Diğer metabolitlerİ İnaktiftİr.
Perİndopril aşağıdaki mekanizmalarla kalbin iş yükünü azaltır: 4 A
– muhtemelen prostaglandin metabolizması üzerindeki değişikliklerle, venler üzerinde vazodilatatör etki: pre-load’da azalma,
– total periferik dirençte azalma: after-load’da azalma.
Kalp yetmezliği olan hastalar üzerinde yürütülen çalışmalar aşağıdakilerin gerçekleştiğini göstermiştir:
– sol ve sağ ventriküler dolum basıncında bir azalma,
– total periferik vasküler dirençte bir azalma,
– kalp “output”ta bir artış ve kalp indekste düzelme,
– kastaki bölgesel kan akımında bir artış.
Egzersiz testlerinde de düzelme görülmüştür.
Böbrek kan akımı bir kural olarak artar, ancak Glomerüler Fİltrasyon Hızı (GFR) genellikle sabit kalır.
Antihipertansif aktivite, tek bir dozdan 4 ila 6 saat sonra maksimum düzeye çıkar ve en az 24 saat sürer; çukur etkileri doruk etkilerinin yaklaşık %87–100’ünü oluşturmaktadır.
Kan basıncında düşüş hızla gerçekleşir. Tedaviye yanıt veren hastalarda, bir ayın sonunda normalİzasyona ulaşılmıştır ve bu durum taşifılaksİ oluşmaksızın sürmektedir.
Tedavinin kesilmesi, rebound etkiye neden olmaz. Perindopril sol ventrikiil hipertrofısİnİ azaltır.
İndapamid ile ilişkili:
İndapamid tiazid grubu dİüretikler ile İlişkili, indol çekirdeği içeren bir sülfonamİd türevidir. İndapamid, kortikal dilüsyon segmentinde sodyumun reabsorpsiyonunu İnhİbe eder. Doza bağımlı bir şekilde idrarla sodyum ve klor atılımını, daha az olarak da potasyum ve magnezyum atılımını ve dolayısı ile de üre çıkışını artırır ve antihipertansif etki gösterir.
Antihipertansif etkinin özellikleri
PERDUO SR ile ilişkili:
PERDUO SR, yaşı ne olursa olsun hİpertansif hastalarda, yatar veya ayakta pozisyonda diastolik ve sîstolİk arter kan basıncı üzerinde, doza bağımlı bir antihipertansif etki gösterir. Bu antihipertansif etki 24 saat sürer. Kan basıncındaki azalma, taşİfılaksi ortaya çıkmaksızın bir ay İçinde gerçekleşir; tedavinin kesilmesinin herhangi bir etkisi yoktur. Klinik çalışmalar sırasında, perindopril ve İndapamid’İn birlikte uygulanması, her İki ürünün tek başına uygulanmasına kıyasla sinerjik antihipertansif etkiler oluşturmuştur.
Çok merkezli, randomize, çift kör aktif kontrollü PICXEL çalışmasında ekokardiyografı İle perindopril/İndapamid kombinasyonunun LVH versus enalapril monoterapi üzerindeki etkisi değerlendirilmiştir.
PICXEL çalışmasında LVH’lı (sol ventriküler kütle indeksi (LVMI) erkeklerde >120 g/m2, kadınlarda >100 g/m2 olarak tanımlanmış) hİpertansif hastalar bîr yıllık tedavi süresince günde bir kez 2 mg perindopril tert-bütilamİn / 0.625 mg indapamid veya 10 mg enalapril ile randomize edilmiştir. Kan basıncı kontrolüne bağlı olarak doz miktarı günde 8 mg perindopril tert-bütilamin /indapamid 2.5 mg veya 40 mg enalaprile kadar yükseltilebilir.
Tedavi sonunda LVMI, tüm randomize hasta populasyonunda, perindopril/İndapamid grubunda (-10.1 g/m2) enalapril grubuna (-1.1 g/m2) oranla önemli ölçüde azalmıştır. LVMI değişikliğinde gruplar arası fark-8.3’tür (%95 CI (-11.5, –5.0), p<0.0001).
Kan basıncına göre randomize popülasyonda tahmini ortalama gruplar arası fark, perindopril/İndapamid grubu lehine, sistolİk kan basıncı için –5.8 mmHg (%95 CI (-7.9, –3.7), p<0.0001) ve diyastolik kan basıncı İçin –2.3 mmHg (%95 CI (-3.6,–0.9), p=0.0004).
Perindopril İle ilişkili:
Perindopril hafif, orta ya da İleri, her derecede hipertansiyonda etkilidir. Ayakta veya yatar pozisyonda sistolİk ve diastolik arteriyel basınçta bir azalma gözlenmiştir.
Tek bir dozdan sonra antihipertansif etki, 4 ve 6, saatler arasında maksimumdur ve 24 saat boyunca devam eder.
24. saatte de anjiyotensİn dönüştürücü enzim üzerinde yüksek düzeyde rezidüel baskılama mevcuttur (yaklaşık %80).
Yanıt veren olgularda, kan basıncı bîr ay içinde normale döner ve taşifılaksi ortaya çıkmaksızın devam eder.
Tedavinin kesilmesinin herhangi bir rebound etkisi yoktur.
Perindopril ana arter gövdelerinin elastİsİtesini korur, direnç arterlerindeki yapısal değişiklikleri düzeltir ve sol ventrikül hipertrofısini azaltır.
Gerekirse tiazid grubu bir diüretik ilavesi adİtif sinerji yaratır.
ADE inhibİtörlerİnin tiazid grubu ile kombinasyonu sadece diüretiklerle oluşan hİpokalemi riskini azaltır.
İndapamid ile ilişkili:
Monoterapi olarak uygulanan indapamid 24 saat süren antihipertansif etkiye sahiptir. Bu etki, diüretik etkisinin çok az olduğu dozlarda ortaya çıkar.
Antihipertansif etki, arter komplİyansındaki artış ve total ve arterioler periferik dirençteki azalma ile orantılıdır.
İndapamid, sol ventrikül hipertrofısini geriletir.
Tiazid diüretiklerin ve ilişkili maddelerin tavan dozuna erişîldiğinde, antihipertansif etki bir platoya ulaşır, buna karşın istenmeyen etkiler artmaya devam eder. Eğer tedavi etkisiz İse, dozlar artırılmamalıdır.
Bunun yanı sıra gösterilmiştir ki, indapamid’in hipertansif hastalarda kısa, orta ve uzun dönemde: – lipİd metabolizması üzerinde (triglİseridler, total kolesterol, HDL-kolesterol ve LDL kolesterol) hiçbir etkisi yoktur,
– diyabetİk hipertansif hastalarda bile karbonhidrat metabolizması üzerinde hiçbir etkisi yoktur.
5.2. farmakokinetik özelliklerperduo sr ile ilişkili:
Perindopril ve İndapamidin birlikte uygulanması, ayrı ayrı uygulanmaları durumundaki farmakokinetik özelliklerini değiştirmez.
Perindopril ile İlişkili:
Emilim:
Perindopril oral yoldan hızla emilir. Konsantrasyon doruğu 1 saat İçinde tamamlanır. Perindoprllİn plazma yarı ömrü 1 saate eşittir.
Dağılım:
Bağlı olmayan perindoprilatm dağılım hacmi yaklaşık 0.2 1/kg’dır. Perİndoprilatın plazma proteinlerine, özellikle ADE’lere bağlanma oranı %20’dir, ancak konsantrasyona bağımlıdır. Bİyotransformasyon:
Perindopril bir ön ilaçtır. Alınan perindopril dozunun %27’si kan akımına aktif metabolit perindoprilat olarak ulaşır. Aktif perindoprilata ek olarak perindopril, hepsi İnaktif olan 5 metabolit daha oluşturur. Perindoprilat doruk plazma konsantrasyonuna 3–4 saat İçinde ulaşılır. Gıda tüketimi perindoprilat oluşumunu, yani biyoyararlanımı, azaltır. Bu nedenle perindopril arjinİn tek doz olarak sabahlan yemekten önce alınmalıdır.
Elİmİnasyon:
Perindoprilat İdrarla atılır ve bağlı olmayan fraksiyonun son yan ömrü yaklaşık 17 saattir ve 4 gün İçinde sabit duruma ulaşılır. Perİndoprilatın yaşlılarda ve kalp ile böbrek yetmezliği olan hastalarda eliminasyonu azalır.
Doğrusalhk/Doğrusal olmayan durum:
Perindopril dozu ile plazmada maruz kalışı arasında lineer bir ilişki olduğu daha önce kanıtlanmıştın
Böbrek/kalp yetmezliği:
Böbrek ve kalp yetmezliği olan hastalarda ve yaşlılarda perindoprilatm eliminasyonu azalmaktadır. Böbrek yetmezliği halinde zayıflığın derecesine göre (kreatİnİn klerensİ) doz ayarlaması gereklidir.
Perİndoprilatın diyalizle klerensi 70 ml/dakikadır.
Karaciğer yetmezliği:
Sirozlu hastalarda perindopril kinetiği değişmiştir: ana maddenin karaciğer klerensi yan yarıya azalır. Bununla beraber, oluşan perindoprilat miktarı değişmez, bu nedenle doz ayarlaması gerekli değildir. (Bkz. bölüm 4.2 ve 4.4)
İndapamid ile ilişkili:
Emilim:
İndapamidin salınan fraksiyonu gastrointestinal yoldan hızla ve tümüyle emilir. Yemek, emilim hızını hafifçe arttırır, ancak emilen İlaç miktarını etkilemez. Tek bir dozun alınmasından yaklaşık 12 saat sonra maksimum kan düzeyine ulaşılır. Tekrarlanan alımlar iki doz arasındaki kan konsantrasyon değişkenlerini sınırlandırmakla birlikte, bireyler arasında değişkenlikler görülmektedir.
Dağılım:
İndapamidin plazma proteinlerine bağlanma oram %79’dur. Plazma elİminasyon yanlanma ömrü 14 ila 24 saattir, (ortalama 18 saat) sabit duruma 7 gün sonra ulaşılır. Tekrarlayan alımlar birikime yol açmaz.
Biyotransformasyon:
İlaç karaciğerde büyük oranda metabolize olur, sadece %5 ila %7 oranında doz değişmemiş İlaç olarak idrara geçer.
Elİminasyon:
Elİminasyon inaktif metabolİtler halinde esas olarak idrar (dozun %70’i) ve dışkı (%22) yoluyla olur.
Doğrusalhk/Doğrusal olmayan durum:
Yoktur.
Böbrek yetmezliği:
Böbrek yetersizliği olan hastalarda İndapamid farmakokinetİği değişmez,
5.3. klinik öncesi güvenlilik verileri
Perİndopril ile ilişkili:
Kronik oral toksİkoloji çalışmalarında (sıçan ve maymunlarda) hedef organ olan böbrekte geri döndürülebilir hasar gözlenmiştir.
İn vitro ve in vivo çalışmalarda mutajenİsİte gözlenmemiştir.
Üreme toksİkoloji çalışmalarında (sıçan, fare, tavşan ve maymunlarda) embriyotoksİsite veya teratojenİsite belirtisi gözlenmemiştir. Ancak, sınıf olarak anjîyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri kemirgenler ve tavşanlarda, geç fetal gelişme üzerine advers etki yaparak, fetal ölüme ve konjenital etkilere yol açmıştır; renal lezyonlar ve peri İle post natal mortalİtede artış gözlenmiştir.
Sıçan ve farelerde yapılan uzun dönem çalışmalarda karsinojenite gözlenmemiştir.
İndapamid île İlişkili:
İndapamidin dİüretik etkisi, farklı hayvan türlerinde, oral yoldan, en yüksek dozda (terapötİk dozun 40–8000 katı) uygulandığında artmaktadır. Intravenöz ve intraperİtonel uygulanan indapamidin, akut toksisite çalışmalarının ana semptomları, İndapamidin farmakolojik aktivitesi İle İlgilidir. (Bradipne ve periferal vazodilatasyon),
İndapamid ile İlgili mutajenite ve karsinojenite testleri negatİfdir.
6. farmasöti̇k özelli̇kler
6.1. yardımcı maddelerin listesi
Mannitol DC (E42I)
Sodyum Nişasta Glİkolat
Anhidr Sodyum Karbonat
Silikonİze Talk
Magnezyum Stearat
Hİdroksipropİl Metil Selüloz (HPMC El 5)
Polietilen Glikol 6000 (Peg 6000)
Laktoz DC
Laktoz Powder
HPMC 4000 SR
Kolloidal Sİlika (Aerosil 200)
Opadry II White 85G18490
– Polivİnİl alkol
– Titanyum dİoksit (E171)
– Talk
– Makrogol/Polietilen glikol 3350
– Lesitin (soya) (E322)
6.2. geçimsizlikler
Veri bulunmamaktadır.
6.3. raf ömrü
Raf ömrü 24 aydır.
6.4. saklamaya yönelik özel tedbirler
25 “C’nİn altındaki oda sıcaklığında saklayınız.
Nemden korumak İçin kutuyu sıkıca kapalı tutunuz.
6.5. ambalajın niteliği ve içeriği
30 ve 90 SR Film Kaplı Tablet Alü/Alü folyo blister ve karton kutuda kullanma talimatı ile beraber ambalajlanır.
6.6. beşeri tıbbi üründen arta kalan maddelerin imhası ve diğer özel önlemler kullanılmamış olan ürünler ya da atık materyaller “tıbbi atıkların kontrolü yönetmeliği” ve “ambalaj ve ambalaj atıklarının kontrolü yönetmelikler”i̇ne uygun olarak imha edilmelidir.
7.
Neutec İlaç San. Tic. A.Ş.
Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü
Teknoloji Geliştirme Bölgesi Dİ Blok Kat:3
Esenler / İSTANBUL
Telefon: 0 850 201 23 23
Faks: 0 212 482 24 78
e-mail:
8. ruhsat numarasi
243/72
9. i̇lk ruhsat tari̇hi̇ / ruhsat yeni̇leme tari̇hi̇
İlk ruhsat tarihi: 13.07.2012
Ruhsat yenileme tarihi: